Kırşehir'de çalışmaya başladıktan sonra İstanbul'a ilk gelişim. Bayram nedeniyle ailemi doya doya görme şansım oldu. O kadar şanslıymışım ki İstanbul'un en romantik havasında gelmişim. Havada tatlı bir serinlik var. Kadıköy'e gittim. Aslında güya arkadaşım Nevzat Aydın Bolat ile görüsecektim ama kendisi beni beklemeyecek kadar sabırsız olduğundan (bazen alman kanı var diye düsünüyorum) bekleyemedi. O zaman zarfı içerisinde Ege adlı arkadasımla da buluscaktım. O sagolsun beni bekledi. Görüstük Kadıköy'de iskelede.
Her yerde Referandum heyecanı vardı, horon tepenler, slogan atanlar, broşür dağıtanlar....Bir yandan ben aralarından geçiyorum, broşürleri aldım, inceledim, katlayıp cebime sakladım. Aslında ne oy vereceğimi biliyordum. Araştırmıştım, soruşturmuştum ama renk vermeyi hala sevmiyorum; çünkü renk verince zıt eleştiriler geliyor ve fanatik kavganın içinde buluyorsun kendini.
İstanbul atmosferine dönersek gene...Hani şöyle tatlı yün bir yelek olsa da sarılsam diyeceğim rüzgarlı bir hava vardı. Zaten Boğaz'ın köpüklerinden ne kadar rüzgarlı olduğu belli oluyordu. Kadıköy gerçekten gençlik mekanı. Kafeler, sinemalar, DVD müzik dükkanları, tattoo-dövme-piercing dükkanları, alternatif eşyaların satıldığı yarı antika dükkancıklar....Kafelerde nane çayı içen keyif seven insanlar....Barlarda sokak kısmında bar taburelerin üzerinde soğuk biralarını yudumlayan gençler, saçlarını rüzgarda savuran güzel kızlar....Motorlarını havalı bir şekilde süren delikanlılar...Bu atmosferi belki arkadaşım Leyla Işık Çelebioğlu ve Yılmaz Deniz Aydemir arkadaşımla yakalamıştım en son. O zaman üniversitenin ilk yılları...Saçlarım uzun ve bonus....Hippi gibi giyiniyor sayıldığım yıllar :)
Bu güzel atmosfere eşlik eden harika sohbetiyle arkadaşım Ege oldu. İzmir'de aileye karşı baş kaldırışı, İstanbul'da tutunma çabaları.....Kendini her yönde geliştirmesi...Entellektüel birikimlerinden bir karakterini bina gibi örmesi...Sohbetimizi bir 50lik bira ile taçlandırmıştık. Obur olan ben bütün patlamış mısırları da yemiştim ama olsun. O yemiyorsa ben yiyecektim. Neyse..Arkadaşım Ege'nin fotoğrafçılığa olan aşkı, herşeye bir vizörden bakar gibi bakması, karikatür tarzında çizimler yapması...Bunlar zevkle dinlediğim konulardı. Yeni insanlar tanımak, yeni insanların yeteneklerini öğrenmek, paylaşmak ya da saklı yetenekleri ortaya çıkarmak, teşvik etmek, bunlar çok değer verilmesi gereken şeyler. Bir den ara ara yaşadığım içsel aydınlanmalarımdan birini yaşamıştım. Ve işte o an bugün çok güzel bir günüm oldu dedim kendi kendime.
12 Eyl 2010
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder